Getting your Trinity Audio player ready...
|
Selamlar!
Kitap veya film hariç bir yazı yazmak istedim, üçlemeyi (Yüzüklerin Efendisi) bu kadar özel kılan ne diye düşünüyor iken, aklıma gelen üç başlığı yazıya dökmenin daha iyi olacağını fark ettim. Kendi fikirlerim doğrultusunda yazacağım için okuyucularımız olan sizlerin düşüncelerini de merak ediyorum bu yüzden benimle yorum olarak paylaşırsanız çok mutlu olurum. ☺
Asıl konumuza gelecek olursak; Yüzüklerin Efendisi’ni özel kılan neydi?
Dostluk/Birbirine bağlılık: Bence Tolkien’in evrende üzerinde durduğu en önemli noktalardan biri budur; filmde detaylı şekilde işlendiği kadar aslında asıl derinlik kitaplarda mevcut. Karakterlerin birbiri ile olan diyalogları, birbirlerinin düşüncelerine verdikleri önem, verdikleri yeminler için savaşmaları ve bunları unutmamaları (Aragorn’un Divan toplantısı’nda Frodo’ya söylediği sözler aslında kendisinin bir nevi yeminiydi.) Sam’in Frodo’yu bırakmaması, son ana kadar beraber olmaları. (Bir Frodo Baggins aşığı olarak asıl kahramanın Samwise Gamgee olduğunu bilsem de dostluklarına hem okurken hem izlerken hayran kaldığımı belirtmek isterim.) Her ne yaşadılarsa birlikte yaşayıp görmeleri, her şeyin bittiği anda yan yana olmaları, birbirlerinden kopmamalarından görüyoruz ki gerçekten birbirlerine bağlı iki kişiydiler. Aynı şekilde Legolas ve Gimli’nin de iyi birer dost olmaları, her şeyin sonuna gelindiğinde de birbirlerinden kopmamaları yolun sonunda yine beraber ayrılmaları dostluklarının bitmediği ve öyle kalacağını bizlere göstermişti. (Özellikle kitapta daha detaylı olarak okuyabilirsiniz.)Merry,Pippin,Sam ve Frodo yine aynı şekilde birbirlerinden kopmadılar, ayrı düştükleri zaman bile birbirlerini düşünmekten, tekrar bir araya geleceklerini umut etmekten vazgeçmediler.
Umut: “Umut hala var.” Dedi Akşam yıldızı leydi Arwen. Evreni belki de en özel kılan detaylardan biri budur. Hiçbir karakter umut etmekten vazgeçmedi. Birbirlerinden ayrı düştüklerinde de, kayıp verdiklerinde de içlerinde hala her şeyin düzeleceğine dair umutları hiç bitmedi. Merry ve Pippin’in Frodo’yu düşünmeleri, Gandalf’ın son ana kadar bitmeyen umudu, Arwen’in; ”Umut hala var” deyip beklediğinden vazgeçmemesi de bu örneklerin arasına girer.
“Peki biz neye tutunuyoruz Sam? İyiliğe Bay Frodo. Bir yerlerde hala iyilik var bunun için savaşmaya değer.”
‘Yine de bütün umudunuzu yitirmeyin. Yarının ne getireceği bilinmez. Güneşin doğuşu genellikle bir şeyler nasihat eder.’
“…fakat umut insanları genellikle kaldırır.”
“Ümitsizlik mi, divanelik mi?” dedi Gandalf. “Ümitsizlik olamaz, çünkü ümitsizlik işin sonunu kuşku duymayacak biçimde görenler içindir. Biz göremiyoruz. Yanlış umutlara tutunmuş olanlara divanelik gibi gelse de, tüm ihtimalleri ölçüp biçtikten sonra mecburiyeti teslim etmek arifliktir. Eh, bırakın divanelik bizim pelerinimiz olsun ve bizi Düşman’ın gözlerinden gizlesin!”
İyilik: Üçleme de tüm karakterler iyi değildi ancak kötü insanların bile içinde az da olsa iyilik tohumları barınır. Beklemediğiniz birinden iyilikte görebilirsiniz; bazen şaşırmamak gerekir. Bunun için en güzel örnek Gollum olacaktır. Gollum’un yıllar geçtikçe kötülükten gönlü kararmıştı; gönlünde ihanet vardı… Kararmıştı evet ama yine de Frodo ve Sam’e yakalandığında Frodo’nun yaşadığı zorluğu görünce kendini görmüştü belki de; yardım etmesinin sebebi de buydu. Her ne kadar ‘Gollum’ olsa da içindeki kendi karakteri bir yerlerde iyi olarak yatıyordu aslında. Son ana kadar yüzüğe sahip olmak istemek ve yardım etmek arasında gidip geldi -ki bu yazı için son hamlesi ve planını teğet geçiyorum.- Her ne olursa olsun küçük bir an için bile iyiliğe yönelmesi istenilen yardımı geri çevirmemesi içindeki iyiliğin bitmediğini bizlere göstermişti. Başta da yazdığım gibi kötü insanların içinde -istisnalar hariç- bir iyilik duygusu vardır. Zira var olmalı; bizleri iyilik ve umuttan başka bir şey kurtaramayacak. 😊
“Fakat bu korkunç bir şey! Diye bağırdı Frodo. “İmalarından ve uyarılarından hayalimde canlandırdığım en korkunç şeylerden bile çok daha korkunç. Ah Gandalf, dostların en hası, şimdi ben ne yapacağım? Çünkü şimdi gerçekten korkuyorum. Ne yapmalıyım? Bilbo’nun elinde fırsat varken o iğrenç yaratığı bıçaklamamış olması ne acınası bir şey!
“Acınası mı? Bilbo’nun elini Gollum’un üzerine inmekten alıkoyan acıma duygusuydu. Acıma ve Merhamet. Nedensiz yere vurmamak. Ve Bilbo bunun ödülünü âlâsıyla gördü Frodo. Emin ol ki kötülükten az yara aldı ve sonunda kurtulduysa Yüzüğü sahiplenişi duygusuyla başladığı içindir. Acımayla.”
“Özür dilerim dedi Frodo. Ama korkuyorum. Gollum’a da hiç acımıyorum.”
“Onu görmedin,” diye sözünü kesti Gandalf.
“Doğru görmedim. Görmekte istemem.” dedi Frodo. “Seni anlayamıyorum. Yani,yaptığı bütün o korkunç şeylerden sonra elflerle birlikte onu sağ bıraktığınızı mı söylemeye çalışıyorsun? En azından şimdi orklar kadar kötü biri ve o düşmandan başka bir şey değil. Ölümü hak ediyor.”
“Hak ediyormuş! Belki hak ediyordur. Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde öyle hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez.”
Evet, olan düşüncelerimi elimden gelen en iyi şekilde yazmaya çalıştım. ☺ Yazının başında da belirttiğim gibi, sizlerin de eklemek istediği fikirler var ise yorumlarda buluşabiliriz. :)
Ve sanıyorum ki yazıyı bitirdikten sonra gecenin izlenecek filmi de belli olmuş oldu. ☺
Keyifli okumalar… ☺
Çok güzel bir yazı olmuş👌 Sıradaki yazılarınızı heyecanla bekliyorum