Getting your Trinity Audio player ready...
|
Tolkien’in notları arasından, ‘Tek Yüzük’ü himayelerine almaları durumunda Elrond, Galadriel ve Gandalf nasıl bir strateji izleyeceklerdi’ ve ‘Gandalf’ın yönetimindeki bir Orta Dünya neye benzeyecekti’ sorularını yanıtlayan eşsiz bir notu sizler için çevirmiş bulunmaktayım…
‘Galadriel’in Aynası’nda(1381) Galadriel kendisinin Yüzük’e hükmedebileceğini ve böylece Karanlık Lord’un yerini alabileceğini belirtmiştir. Eğer öyleyse, diğer Yüzüklerin koruyucuları da bunu yapabilirdi; özellikle Elrond, lâkin bu başka bir konu. Yüzük’ün önemli bir parçası, zihinlere müthiş bir güce kavuşabilecekleri görüntüsünü vererek aldatmaktı. Fakat bu Yücelik(muhteşem güce kavuşma) üzerinde tartışılmış ve reddedilmişti; Divan’da Elrond’un sözlerinden görülebileceği gibi. Galadriel’in bu kötülüğü reddi geçmiş düşüncelerinde ve çözümlemelerinde mevcuttu(yani Frodo ona Yüzük’ü sunmadan evvel zaten reddetmiş.).
Her durumda Elrond ve Galadriel, Sauron tarafından uygulanmak istenmiş şu politikada ilerleme kaydedebilirlerdi: Bir imparatorluk kurmak; büyük ordularını emanet edebilecekleri kudretli komutanlar ve kuşatma silahlarıyla birlikte. Bu süreç, ta ki Sauron’a meydan okuyabilene ve onu güç kullanarak yok edebilene kadar işleyecekti. Öte yandan Sauron ile tek başına, yardım almadan yüz yüze çatışmak düşünülmemişti.
(Sauron’a meydan okuyup onun karşısına çıkmak yerine [aka Fingolfin vs. Morgoth] Mordor’u komple temizlemeyi, ancak ondan sonra Sauron’u mağlup etmeyi düşünmüşler.)
Gandalf’ın böyle bir pozisyona yerleştirildiği bir sahneyi hayal edebilirsiniz. Böylesi bir karşılaşma hassas bir dengeye tanıklık ederdi. Bir tarafta Yüzük’ün Sauron’a gerçek bağlılığı söz konusuyken, diğer tarafta ise daha üstün bir güç olurdu çünkü Sauron’un kendisi böyle bir durumda(Yüzük Gandalf’tayken) Yüzük’e hükmedemezdi ve belki de Sauron’un uzun süren yozlaşması ve kendinden daha zayıfları kontrol ederken harcadığı güç yüzünden daha zayıf düşmüş olması yüzünden Sauron’un Yüzük üzerindeki hükmü, Yüzük’e sahip olduğu zamankine oranla daha zayıf olma ihtimali de olurdu. Gandalf galip gelseydi, sonuç Sauron için Yüzük’ün bağlılığının yok edilmesi olurdu; bağlılığı tamamen yok edilmiş ve ondan ilelebet alınmış. Fakat Yüzük ve onun tüm işleri dayanırdı ve sonunda Yüzük Efendi olurdu.Yüzük’ün yeni lordu olarak Gandalf, Sauron’un yaratacağından çok daha kötü bir duruma sebep olurdu. Gandalf eskisi gibi yine erdemli olurdu ancak kendi erdem anlayışını Orta Dünya’ya benimsetirdi. Hüküm sürmeye ve iyilik ve kullarının yararı için, kendi bilgelik anlayaşına göre emir vermeye devam ederdi.
Nitekim Sauron kötülüğü çoğaltırken, iyiyi kötülükten tamamen ayrıştırılabilir halde bıraktı. Gandalf ise iyiyi nefret edilir ve kötücül bir hale getirirdi. Yüzük’ü Gandalf alsa Orta Dünya’nın sonu gelirdi.’
-Tolkien, Letter #246
Şimdi bu notu biraz yorumlayalım:
‘Eğer öyleyse, diğer Yüzüklerin koruyucuları da bunu yapabilirdi; özellikle Elrond…’ ne mânâya gelmekte? Şimdi, burada Galadriel, Gandalf ve Elrond arasında Elrond’un ön plana çıktığı bir konudan söz ediyorsak, bu kesinlikle güç ve kudret olamaz. Peki başka ne olabilir? Bilgelik? Bu da değil, çünkü Elrond’un Orta Dünya’nın en bilgili kişisi olduğunu bilsek de en bilgesi değil(bilgili olmakla bilge olmak farklı şeylerdir); kitapta bize söylendiği üzere Orta Dünya’nın en bilgesi o dönemde Celeborn idi. Geriye bir konu kalıyor, o da şu: Liderlik, güruhları tek sancak altında toplama, nüfuz sahibi olma. Gandalf’ın da yer yer liderlik ettiğini ve bazı bölgelerde nüfuz sahibi olduğunu biliyoruz. Ama Gandalf’ın liderliği taşıdığı bilgelikte ve sözlerindeydi. Bunu Elrond için de söyleyebiliriz lâkin Elrond aynı zamanda bir komutan olarak da liderlik edebilme vasfına sahip. Yine bu hususta, Gandalf’ın Minas Tirith’te Imrahil ile beraber komutayı devralmasını örnek gösterebiliriz ancak orada da gördüğümüz gibi Gandalf’ın bu komutanlığı surlarda ileri geri dolaşıp askerleri cesaretlendirme üzerineydi, işin strateji yönüyle daha çok Imrahil ilgilendi.
Elrond’un bir yarı-elf olması ve insan ırkıyla yakından iletişimi ve ilişkisi dolayısıyla insanların en az elfler kadar ona saygı duyduğunu bilmekteyiz. Denethor bile Boromir ve Faramir’in aynı rüyayı görmesi üzerine bu meselenin Elrond’a danışılması gerektiğine karar vermişti. Elfler yönünden baktığımızda ise, Elrond hem Noldo hem de Teleri kanı taşıdığı için o dönemde Orta Dünya’da yaşayan tüm elfler(belki doğudaki Avari elfleri hariç) Elrond’u rahatlıkla kendilerinden kabul edebilirlerdi. Kaldı ki o dönemde Noldor ile Teleri arasındaki soğukluğun neredeyse bittiğini de bilmekteyiz(Thranduil ve halkı muhtemelen hala Noldor’a karşı çekingen bir tavır içerisindeydi ama yine de Thranduil, oğlu Legolas’ı Elrond’u bilgilendirmesi için Imladris’e yolladı). Ayrıca Elrond, Son İttifak Savaşı’nda komutanlık yapmıştı ve son Yüce Noldor Kralı Gil-galad’ın nâibi(vekilharç) statüsünü taşımaktaydı. Tüm bu bilgiler ışığında Elrond’un, Tek Yüzük’ü himayesi altına aldığında kolayca Orta Dünya’yı tek bir amaç için toplayabileceğini varsayabiliriz.
‘Gandalf galip gelseydi, sonuç Sauron için Yüzük’ün bağlılığının yok edilmesi olurdu; bağlılığı tamamen yok edilmiş ve ondan ilelebet alınmış.’ Burada sözü edilen şey şüphesiz şudur: Yüzük’ün içindeki Sauron’un bir parçası, Sauron’un bizzat kendisine ihanet ederek eski sahibine bağlılığını ortadan kaldırmış olurdu. Ancak Gandalf’a da bağlanmazdı. Yüzük bağımsız iradeye sahip bir şekilde, kendi kendisinin efendisi olurdu.
‘Nitekim Sauron kötülüğü çoğaltırken, iyiyi kötülükten tamamen ayrıştırılabilir halde bıraktı. Gandalf ise iyiyi nefret edilir ve kötücül bir hale getirirdi. Yüzük’ü Gandalf alsa Orta Dünya’nın sonu gelirdi.’ Aranızda Zaman Çarkı evrenini okuyup bitirmiş olanlar varsa burada ne kast edildiğini rahat bir şekilde anlayacaklardır. Sauron kötülüğü ve kötü olan her şeyi temsil etmekteydi. Bu Orta Dünya halklarının zihninde iyi ve kötünün ayrımının net bir şekilde yapılabilip iki taraftan birinde yer almalarını mümkün kılmaktaydı. Aynı zamanda, Sauron’un karşısında yer alanların da işini kolaylaştırmaktaydı çünkü ortak bir kötüye karşı birleşmiş güçler birbirlerine ihanet etmeyi ve kendi çıkarlarını korumayı düşünemezlerdi, zira söz konusu ittifaktaki en ufak bir çalkantı hepsini etkilerdi. Hobbit kitabındaki Beş Ordunun Savaşı’nda gördüğümüz gibi, elfler ve insanlar az kalsın cücelere karşı savaşacaklarken ortak bir kötünün sahneye girmesi sebebiyle güçlerini birleştirmişlerdi. Şimdi, Orta Dünya’da Sauron gibi bir figürün olmadığını düşünelim; Silvan elfleri ve Erebor cüceleri ve hatta ilerde belki Gondor ve Rohan birbirlerini yemeden ne kadar dayanabilirlerdi? Gondor prenslikleri(aka Dol Amroth, Lossarnach, Lamedon, Pinnath Gelin, Morthond etc.) Gondor tahtına ne kadar sadık olurlardı? İşte bu soruların cevaplarını Tolkien halihazırda bildiği için Dördüncü Çağ’ı yazmaktan vazgeçmiştir.
Gandalf Tek Yüzük’ü alsaydı Orta Dünya’yı iyilik yapma niyetiyle yönetirdi, evet, aynı zamanda kötü niyetlere ve eylemlere de keskin bit şekilde müdahale ederdi. Hatta kişilerin direkt zihnine hükmederek kötülük yapma eğilimi ve hatta seçeneğini ortadan kaldırabilirdi. Şimdi Zaman Çarkı atfıma geliyoruz: Kötüyü ve kötüyü seçme seçeneğini komple ortadan kaldırırsanız, insanları robotlaştırmış olmaz mısınız? Sadece iyilik yapma kabiliyetleri bulunan, kötülüğü isteseler dahi düşünemeyen kimselerin iyilik yapmalarının değeri ne olurdu? İyilik yapmak, karşıtı kötülük yapmak seçeneğinin de olması ama sizin onu seçmek yerine diğerini seçmiş olmanız sebebiyle değerlidir. Görme engeli olan bir bireyi, hayatı boyunca kimseye taciz edici bakışlar atmadığı için takdir edebilir miyiz? İşte, burada da böyle bir durum söz konusu olurdu. Gandalf, insanların zihnine hükmetmese dahi, getireceği kanunlarla ve yönetim tarzıyla insanları iyiliğe zorlayacağı için iyiliği nefret edilir bir hâle getirecek ve bu sefer Orta Dünya’nın halkları bir baş kötüye karşı değil, bir baş iyiye(aslında insanları iyiliğe zorladığı için teknik olarak bu onu yine kötü yapıyor) karşı birleşeceklerdi.
*Muhtemelen bazılarınız, Gandalf’ın kara giysilere bürünmüş, yüzüne karanlık çökmüş malum tasvirini neden kullanmadığımı merak ediyordur. Bu yazı için aslında en uygun görsel o olurdu, değil mi? Aslında hayır; Tolkien’in notundan da anlayacağınız gibi, Gandalf hiçbir zaman yeni bir Karanlıklar Efendisi olmazdı. Beyaz cübbesi ve asasıyla, beyazı ve ışığı korkulur ve nefret edilir kılarak kendisini muhtemelen Valar’ın Orta Dünya için seçtiği yöneticisi ilan ederdi.
Yazımı burada sonlandırıyor ve gelecek notlarda görüşmek üzere diyorum…