Selamlar!
2024 yılının ikinci ayında belki biraz geç kalmış olsam da geçtiğimiz yıl okumuş olduğum bir kitabın incelemesini -bana hissettirdikleriyle- sizlerle paylaşmak istedim.
Geçmişe dönmek isteseniz kiminle buluşmak isterdiniz? Pişmanlıklar, özlemler, yeniden görebilme umuduyla düşünülen her şey… Okuduğum kitaplar arasında “en gizemli ve en fantastik” sıralamasında yerini alan ‘Kahve Soğumadan Önce’ dört farklı kişinin hikayesini anlatıyor. Ancak geçmişe gidiyor olsanız bile şimdiki zamanı değiştiremiyorsunuz. Bu satırları okurken; ‘Eğer şimdiki zamanı değiştiremiyorsak neden geçmişe gidelim?’ Diye bir soru sorabilirsiniz ki pek ala mantıklı olmakla birlikte aslında bir bakıma düşündürücü de. Çoğu insan -gözlemlediğim kadarıyla- geçmişte yaşamayı o an yaşadığı olaylar için farklı senaryolar kurmayı severler. Oysaki hepimiz biliyoruz ki biz ne düşünürsek düşünelim değiştirebileceğimiz bir durum ne yazık ki olmuyor. Anda kalmayı başarabilen çok fazla kişi görmedim. Anın tadını çıkarabilmek pişmanlık duymamak için yaşadığımız veyahut yaşayabileceğimiz şeyleri önceden görebilsek ne güzel olurdu… Yine de geçmişte değiştirebileceğimiz şeyler olsaydı sonucu nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyor insan. Geçmişe gitmenin kendine göre bir faydası bulunuyor elbette. Görmek istediğiniz kişiyi görebiliyor, konuşabiliyor ve sormak istediklerinizi sorabiliyorsunuz. Aranızda geçen olayların aslında sizin düşündüğünüz gibi olmadığını öğreniyorsunuz. Belki son kez sarılma fırsatı buluyorsunuz… Geçmişten döndüğünüz de şimdiki zamanı değiştiremeseniz bile sormak istediğiniz, cevabı askıda kalan konuyu öğrenmiş oluyorsunuz. Kitapta geleceğe de gidiyorsunuz ancak bu pek tercih edilen bir yöntem değil. Geçmişe gittiğinizde de geleceğe gittiğinizde de şimdiki zamanı değiştiremeyeceksiniz, buna değer mi diye düşünürken bir anda karar verebilmek çok olası. 😊
“Mevsimler bir döngü içinde akar.
Hayatın içinde de çetin kışlar vardır.
Ancak her kışın sonu bahardır.”
‘Kahve Soğumadan Önce’ aslında bir tiyatro oyunundan kitaba çevrilme. Yazarın tam anlamıyla yazma kaygısı olmadan direkt olarak perdeyi kitaba aktardığını okurken anlayacaksınız. Okuduktan sonra sizde hoş bir anı ve tat bırakacağına eminim ancak kitabı seven kadar sevmeyenleri de olduğunu belirtmeliyim. Kitabın ayrıca ikinci serisi Kahve Soğumadan Önce: Kafeden Hikayeler ve bir film de bulunuyor, linkini yazının sonunda bırakıyor olacağım.
Kitap Arkasını sizlerle paylaşarak yazımı bitireceğim, okuyacak olan arkadaşlara keyifli okumalar dilerim. 😊
Zamanda yolculuk edebilseydiniz neyi değiştirirdiniz?
Kimi son bir kez görmek isterdiniz?
Tokyo’nun ara sokaklarından birinde, ziyaretçilerine özenle demlenen kahvelerini sunan yüz yıllık bir kafe bulunur. Yılın en sıcak gününde bile serin kalmayı başaran, yalnızca dikkatli gözlerin seçebileceği, bodrum katındaki küçük bir kafe… Öyle küçük ki üç masa ve altı sandalye ile mekan baştan başa doluyor. Duvarda ise her biri ayrı bir zamanı gösteren üç saat asılı. Etrafınıza bakındığınızda en hafif tabirle “sıradan” olarak niteleyeceğiniz bu yerin kolaylıkla tahmin edilemeyecek bir hizmeti daha var: Zamanda yolculuk.
Ancak bu, o kadar da kolay değil. Öncelikle belli bir sandalyeye oturmanız gerekiyor ki o, günde sadece bir kez masadan uzaklaşıp kısa süre sonra geri dönen bir hayalete rezerve edilmiş durumda. Eğer oturmayı başarırsanız süreniz dolana kadar sandalyeden kalkamaz, kafeyi terk edemezsiniz. Bir kez daha görmeyi ümit ettiğiniz kişinin daha önce bu kafeyi ziyaret etmiş olması gerekliliği ve geçmiş ya da geleceği asla değiştiremeyeceğiniz gerçeği de cabası… Ama hepsinden önemlisi, kahve soğumadan önce geri dönmek zorunda oluşunuz.
Ne geçmişe ne de bugüne ait olan bir hayalete dönüşmek istemiyorsanız duvardaki antika saatlerin sesine kulak verin: “Tik-tak, tik-tak, kahve birazdan soğuyacak!”
Peki siz kahveniz soğumadan önce kiminle buluşmak isterdiniz?